Yalnızlık ondan sorulur!
[müzik] Rock müziğin sakin adamı Emre Aydın hayranlarının sorularını yanıtladı�
Emre Aydın, bu yıl ´Afili Yalnızlık´ albümüyle patladı, sezon boyu tam 106 konser verdi. İşte ´konsept albüm´ fikrinden hoşlandığını söyleyen şarkıcının başarı sırları...
Önce ´Sing Your Song´ şarkı yarışmasıyla adını duyurdu. Grubu 6. Cadde, Manga ve Kafein´le birlikte yarışmanın finalistlerindendi. Birinci geldi, albüm yaptı. Plak şirketi kapatılınca hevesleri, çalışmaları bir yana, kendileri bir yana savruldu. Emre Aydın talihsizliğini solo albümünde yendi. Albümü ´Afili Yalnızlık´, bu yıl tavan yaptı, ´damar´ şarkıları herkesin dilinde. Bu sezon tam 106 konser verdi, vermeye de devam, kışa kadar durmak yok.
Bu hafta Patlican üyeleri oylarıyla iki şanslı kişi söyleşi yapma hakkı kazandı. Biri Gelibolu´dan, biri İstanbul´dan geldi, büyük buluşma gerçekleşti. Üniversite öğrencisi Samet Çıtır ve lise öğrencisi Selen Poyraz sordu, Emre Aydın cevapladı...
Samet Çıtır: Neden Emre Aydın kadar başarılı olamadı 6. Cadde? Yanlış zamanlama mı, motivasyon eksikliği mi, yoksa tecrübe mi?
Tabii tecrübe eksikliği gibi şeyler vardı, 6. Cadde albümü çıktıktan yaklaşık üç ay sonra plak şirketi kapatıldı. Dolayısıyla o albüm ne basıldı ne de dağıtıldı. Üzerine çalıştığımız proje de gömülmüş oldu haliyle.
Selen Poyraz: Peki bu hayal kırıklığına yol açtı mı? Solo albümünüzde karşılaştığınız ilgi, beklemediğiniz bir ilgi miydi?
Biraz gözlemleyebiliyorsanız bilirsiniz, bu yurtdışından da bir örnek olabilir, farklı müzik türü de yapıyor olabilir, bir müzisyenin her albümü aynı başarıyı getirmez. Konjonktür değiştikçe o albümün başarısı da, getirisi de değişir. Dolayısıyla bunun uzun bir yol olduğunu düşünerek ilk albümde yaşadıklarımı çok fazla kafaya takmamaya çalıştım. Ama neticede insansınız ve üzerinde çok çalıştığınız, çok kafa yorduğunuz bir şey çıktıktan iki ay sonra toplatılınca veya basılmayınca çok üzülüyorsunuz tabii. Yapılacak bir şey yoktu ve ikinci albümü nasıl yaparım diye düşünmeye başladım.
S.P.: İktisat okuduğunuzu biliyorum. İlk defa ´Ben artık hayatımdaki diğer her şeyi bırakacağım, müzik yapacağım´ dediğiniz an ne zamandı? Hayatınızdaki ´müzik miladı´ yani...
Orta üçüncü sınıf. O zamanlar müzisyenlik anlamında çok bir şeyler yapamasam da, müziği kafaya takıp hayallerini kurmaya başlamıştım. Sonra gidip kendime bir gitar buldum. Bizimkiler bana gitar almak istemiyorlardı tabii, çocuk ´sapıtıyor´ diye... Ama ben neticede bir gitar buldum! Ondan önce bağlama kursuna gitmiştim, bir şeyler çalabiliyordum. Müziğe ilgim daha eski ama kırılma noktam orta üç diyebilirim.
S.P.: Peki müzikle bu kadar ilgiliyken neden iktisat okudunuz?
İstanbul´da okumak için 13 tercih yaptım üniversite sınavında. Sonra baktım 18 tane daha hakkım var, dedim ki açıkta da kalmayayım, en azından büyük bir şehre gidersem oradan -İstanbul´daki kadar olmasa da- kovalayabilirim işi. İzmir´i kazandım. İktisat´ı yazdığımda açıkçası sadece ekonominin Arapça karşılığı olduğunu biliyordum! Üniversite okumaktı esas amaç.
S.Ç.: Rock müziğin özellikle amatörler için sabır gerektirdiğini ve bazen acayip yıpratıcı olduğunu biliyorum. Sizce rock müziğin bu ´cilvesi´ amatörken mi daha çekilmez oluyor, profesyonelken mi?
Profesyonelken. Aslında bu konuda bir sürü örnek verebilirim ama şöyle söyleyeyim, sadece başarılı olduğunuz için bir sürü insan sizden sebepsiz yere nefret ediyor. İnsan güdüsel olarak sevilmek ister ya, bu noktada bu güdüyle savaşıyorsunuz. Hep ´uyanık´ olmak zorundasınız, tepeden bakabilmelisiniz, olayları kuşbakışı görebilmeli, kendinizi koruyabilmelisiniz. Bu, ne kadar üçkâğıtçı adam varsa, hepsinin içinde olduğu bir piyasa, dolayısıyla ´durmak´ zor. Amatörlük de zor iş, bunu da yaşadım, sekiz sene kadar uğraştım ciddi anlamda bir şeyler yapabilmek için. Açıkçası ´deriniz kalınlaşana´ kadar zorluk çekiyorsunuz, ondan sonra alışıyorsunuz. Ben 6. Cadde zamanında bunu tecrübe edip solo albümüm çıktığında biraz daha umursamamayı başardım. 6. Cadde zamanlarında insanlara müziğimi dinletip geri dönüş alamadığım zamanlar olmuştu, çok çok üzüldüğüm zamanları hatırlarım. Ama zamanla bu his geçiyor, kendinize kalkanlar oluşturuyorsunuz. Mesela bu solo albümü arkadaşlarıma bile dinletmedim. Eskiden ne yapsam hevesle insanlara dinletirdim, artık öyle değilim.
S.Ç.: Türkiye için düşünecek olursak eline ´saz´ olarak gitar alan biri neden şöhret basamaklarını çok güç çıkıyor?
Çok genel konuşacak olursam bu, üçüncü dünya ülkesi olmakla ilgili bir şey. Ayrıca medyanın önemli bir kısmı da ´Alternatif bir şeyi tanıtmakla uğraşmayalım, neticede bize de reyting, tiraj lazım, halihazırda beğenilen şeyleri sunmakla devam edelim yolumuza´ yaklaşımı içinde. O yüzden rock ve pop dışındaki diğer türler az talep görüyor. Ekonomi aslında anahtar kelime. Bir ülke ekonomik olarak gelişirse refah seviyesi de artar, dolayısıyla insanlar sanata, müziğe, edebiyata vakit ayırıp değişik şeyleri tüketmeye eğilim kazanır.
S.P.: Bu albümde sesinizi kullanma şekliniz başta olmak üzere her anlamda büyük değişme olduğunu düşünüyorum. Sizce de öyle mi? Neler keşfettiniz kendinizle ilgili 6. Cadde´den bu yana?
Çala çala vokalimi biraz daha oturttum. Tabii hiçbir şey bitmiyor insanın kendisini keşfetmesiyle ilgili, hiçbir zaman ´Hah tamam, öğrendim´ diyemiyorsunuz ama ilk zamanlardan bu yana çok yanımın geliştiğini hissedebiliyorum. Söz yazmayı biraz daha öğrendim. Bir albümde sound bütünlüğü olması gerektiğini öğrendim. Beste yapımcılığıyla ilgili çok şey öğrendim, ki bence Sezen Aksu dinleyen her iyi kulak bunu yapabilir. Sonra Bob Dylan´dan çok şey öğrendim, ama bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Aslında işin bir tarafı tamamen matematik, ama sadece öyle bakmak da yeterli değil. Kendi açımdan en büyük keşfim şu olabilir, trend olan şeyler kalıcı olmuyor. Her sanat dalında bu böyle. Ama söz ağırlıklı müzikler, gerçekten bir şeyler anlatan şarkılar ne tarz olursa olsun zamana karşı direniyor, kalıcı oluyor.
S.Ç:: Şarkılarınız hep ´gitmek, kalmak, unutmak, bırakmak, bırakabilmek´ kelimeleri etrafında dönüyor. Neden?
Bu, albümün konsept albüm olmasından dolayı. Yalnızlık konseptini işleyebilmek için üç-dört alt başlığa ihtiyacımız var. Onların çevresinde döndürebilirseniz o zaman zaman tüm albüm birbirinden bağımsız bir şeyler anlatan 10 şarkıdan oluşan ama bütününde bir noktayı ifade eden tek bir şarkı olabilir. Bu benim kişisel olarak da hoşlandığım bir şey. Bir yandan bu konsept durumu aslında söz yazarını kısıtlayan bir şey. Ne kadar kenarlarını belirlerseniz o kadar zor ilerlersiniz.
S.Ç.: Müziğinize arabesk, ağlak rock denmesine sinirleniyor musunuz?
´Yerlerdeyim, sürünüyorum´ gibi sözlerden yola çıkılıyorsa şunu söyleyebilirim: Toplumsal direnç denilen bir şey var. Kendimden örnek vereyim, önce albümüm çıktı, ´Bir şarkılık adamdır´ dediler. Sonra ikinci klip çıktı, albüm dağıtıldı, ´Albüm iyi ama canlı performansı kötüymüş´ dediler. Daha pek konser vermemiştim bu arada. Canlı performansları gördükten sonra da ´ağlak´ dediler. Bir bu var, direnç yani. İkincisi, insanlar mutlu oldukları zaman oturup şarkı sözü yazmazlar bana göre, başka şeyler yaparlar... Bu onunla ilgili bir şey.
S.P.: Şiirleriniz olduğunu biliyorum, bir kitapta toplamayı düşünmüyor musunuz?
Doğru, bir yayınevi ilgilendi ama sonradan anladım ki şiir yazmak başka bir şey. Şimdi şarkı sözünden farklı şeyler yazmaya çalışıyorum. Neticede her ikisi farklı. Yayıneviyle bir problem oldu, iyi ki de olmuş, sonra bir gün oturdum, ´Ne biçim şeyler yazmışım´ dedim ve dörtte üçünü sildim. Hatta sitemde vardı, onları da kaldırttım. Oturdum şimdi yeniden yazıyorum. ´Tamamdır, içime sindi´ dediğim bir anda götürüp yayımlatmayı deneyeceğim. Ama bir gece oturup şimdi yazdıklarımı da silersem ne olur bilmem, tarih veremiyorum yani. Zamanında söyleşilerde atıp tuttum, yakında çıkacak dedim ama içime sinmeyenleri sildim işte. Hatta zamanında sitemden kopyalayıp forumlara aktarmışlar, şimdi onlardan bile rahatsız oluyorum. Keşke yayımlamasaydım hiç diyorum. Sonuçta içime sinince yazdıklarım çıkacak.
S.P.: Müzik yapmadığınız zaman ne yaparsınız, nasıl bir hayatınız var merak ediyorum.
Kitapçılara gidip adını bilmediğim şairleri keşfediyorum. Karşı olduğum için değil ama sevmediğim için gece çıkmıyorum. Keyfim yerinde olduğu zamanlar çıkarım arkadaşlarımla, otururum bir yerlerde. Geceleri insanların birbirini duymadığı yerde nasıl zevk alınır, nasıl eğlenilir, bunu bilemiyorum. Hiçbir şey yapmıyorum esasında, çoğu insana göre sıkıcı bir hayat yaşıyorum...
Konser takvimi
� 28 Temmuz Çandarlı
� 29 Temmuz Altınoluk Açıkhava Tiyatrosu
� 31 Temmuz Ayvalık Sarımsaklı Kaçamak Bar
� 1 Ağustos Çanakkale Lodos Bar
� 2 Ağustos Menteş Kara Harp Okulu Urla
� 3 Ağustos Dikili Baby Rock Bar
� 4 Ağustos Çeşme
� 5 Ağustos Kuşadası Jedi Bar
� 6 Ağustos Milas Açıkhava
� 7 Ağustos Bodrum
� 8 Ağustos İzmir Soyer Kültür Merkezi
� 9 Ağustos Marmaris Crazy Daisy
� 10 Ağustos Fethiye