20.yy.'nın 12 Nisan 1972 günü Yalova'da Şebnem isimli kanatsız bir melek gözlerini açtı. Evin en küçük çocuğu olan Şebnem'in müziğe olan ilgisi küçük yaşlarda başladı. Şebnem'in bu ilgisi babasının aldığı küçük keyboardla pekişti.
Bu ilgi okul korolarıyla da devam etti.
Şebnem Ferah, başarılı bir ilköğrenimin ardından kolej sınavında da başarılı olup Bursa Koleji'nde öğrenci oldu. Şebnem için müzik, lise yıllarında vokallik yaptığı Pegasus isimli grup ile birlikte vazgeçilmezi oldu. Şebnem Ferah'ın en büyük avantajı ise ailesinin de müzik ile içli dışlı olmasıydı. Anne ve babası müzikal anlamda çok yetenekli insanlar. Evde de pek çok müzik aleti var. Dolayısıyla da Şebnem'in en büyük destekçisi de ailesiymiş. Bu durumu şöyle anlatıyor Şebnem Ferah; "Ailende böyle bir şeye tanıklık ettiğin zaman müziğin senin aklına ve kalbine yerleşme biçimi de farklı oluyor. Düşünsene, Bursa'da yatılı bir okula gidiyorum gidiyorum, eve geliyorum, diyorum ki "Ben gitar çalmak istiyorum." şarkı zaten söylüyorum bir grupta. Anlıyorlar bunu, öcü gibi bakmıyolar. Bir grup kuruyorum, küçük küçük festivallere çıkıyoruz, bazılarına geliyorlar, bunlardan mutlu olabiliyorlar. Bu bence benim hayattaki en büyük şansım. Şimdi idrak ediyorum, çaktırmadan hem çok güzel kontrol edip hem de destek olmuşlar, ki bir çok aşık olduğumun farkındaydılar. Bundan beni ayırmaya kalksalar başarısız bir girişim olurdu. Hiç "Ne yapıyorsun, git oku önce." demediler. Bazen tabii ki sezdirdiler. Sonuçta bir kız çocuğuyum. Rock'çı bir küçük kız çocuğu."
Vokallik yaptığı "Pegasus" grubuyla mutluydu. Fakat aklında hep bir kız grubu hayali olan Şebnem, 80'lerde Bursa'da bir stüdyoda tanıştığı Sedat Yıldırım Sarıcı sayesinde kurduğu "Volvox" isimli grubuyla hayalini gerçekleştirmiş oldu.
Artık müzik, Şebnem Ferah'ın hayatının merkezi haline gelmişti. Bu durum eğitim hayatını biraz olumsuz etkilemeye başlamıştı. Ama O her şeyin farkındaydı ve ailesinin anlayışını karşılıksız bırakmamak arzusuyla üniversite giriş sınavları için yeniden derslere sarıldı. Bu çalışmaları sonucunda "Ortadoğu Teknik Üniversitesi-Ekonomi Bölümü"nü kazandı. Burada birinci senesini başarılı bir ortalama ile bitirdi. Fakat aklı İstanbul'daki arkadaşlarındaydı. Okulunun 2. senesinde İstanbul'a gitme isteğini ailesiyle paylaştı. Ailesi kızının ancak müzik ile mutlu, başarılı olacağının farkındaydı ve gerekli anlayışı gösterdi. Şebnem Ferah hiç vakit kaybetmeden İstanbul'a gitti. Burada "Volvox" arkadaşları ile birlikte bir çok rock barlarda çıkmaya başladılar. Tabii bu arada eğitimini de yarıda bırakmadı. "İstanbul Üniversitesi-İngiliz Dili Ve Edebiyatı Bölümü"nden mezun oldu. Şebnem Ferah çok mutluydu. Fakat bir süre sonra kendi şarkılarını söylemek istedi. Zaten bir süre içinde de "Volvox"un her bir elemanı kendi hayatlarına yön verdiler. Farklı hayatlar çizdiler kendilerine. Böylelikle de "Volvox" dönemi kapandı.
Kendi şarkılarını söylemek isteyen Şebnem, Sezen Aksu ve Onno Tunç'un keşfi ile birlikte hayallerine bir adım daha yaklaştı. Ve "15 Kasım 1996" da ilk solo albümü "KADIN"ı piyasaya çıkardı. Şebnem Ferah bu albümle birlikte büyük bir başarı patlaması yaşadı. Yaklaşık 500 bin albüm satışı oldu. O zaman ki hissini şöyle anlatıyor Şebnem Ferah; "Albüm ticari olarak başarılı olduktan ve sevildikten sonra çok mutlu oldum. Ama mesela çok şaşırmadım. Belki de o zamana kadar hiç karşılık beklemeden, sadece inandığım ve sevdiğim için yaptığım şeylerin sağlamasını görmek gibi bir şeydi benim için.".. Şebnem Ferah ilk konserini "Ege Üniversitesi"nde yaklaşık 6000 kişi karşısında gerçekleştirdi.
Şebnem Ferah'ın bu dönemde yaşadığı çok üzücü olaylar da oldu. 1998 yılında ablası Aycan Ferah'ı yitirdi. Ablasının hastalığının artması O'nun müziğe daha da sarılmasına neden olmuş. O zaman ki ruh halini şöyle anlatıyor Şebnem Ferah; "Evinde bir hastalıkla uğraşanlar bilirler. Derin bir mutsuzluk hakim olur. Kahkaha atamazsın. Vicdan azabı çekersin güldüğün zaman. Zannediyorum bu bir genç kız olarak üzerimde ağır bir mutsuzluk oluşturuyordu. Kız kardeşin. Çok üzülüyorsun. Küçüksün. Algılamaya çalışıyorsun. Bir yandan ne kadar çabuk kabul edersen o kadar iyi, bir taraftan da kesinlikle kabul etmek istemiyorsun, hep iyileşecek umuduyla yaşıyorsun. Ve insan, o kadar garip bir yaratık ki, her koşulda hayatta kalmaya çalışıyor. Böyle bunalımlara girip hayattan vazgeçemiyorsun da kendine farkında olmadan küçük yaşam alanları yaratmaya çalışıyorsun. Belki de bu konuyu tek düşünmediğim zamanlar müzikle ilgilendiğim zamanlardı. Zaten müzik benim hayatımın bir parçası olmaktan çıkıp merkezi haline geldikten sonra okulu bırakıp İstanbul'a geldim."
Şebnem Ferah "Kadın" başarısından sonra 2. albümü olan "ARTIK KISA CÜMLELER KURUYORUM"u "30 Haziran 1999" tarihinde sevenleriyle buluşturdu. Bu isimle de büyük bir başarıya imza atmış oldu. Ne yazık ki olumsuzluklar peşini bırakmadı. Ablasını kaybettikten 1 yıl sonra 17 Ağustos 1999 depreminde babası Ali Ferah'ı yitirdi. Bu dönem onun için büyük bir çöküntü oldu. Ama hiçbir zaman kendini bırakıp hayata küsmedi. Aksine ürettikçe üretti.
Bu arada "03 Ekim 2001" günü çıkardığı "PERDELER" albümünü de şöyle anlatıyor; "Beni heyecanlandıracak, iyi hissettirecek, hayata bağlayacak şeylere devam ve gayret ettim. Güçlü olduğuma inanmak istiyordum sanırım. Hatta "Perdeler" albümünü de bu dönemde kaydettim. Gel gör ki bir an geldi ve öyle bir patladım ki, bardağın fazladan tek bir damla bile alamayacağını idrak etmiş oldum. Bastırmaya çalıştığım tüm üzüntülerimin acısı aynı anda içimde patladı ve çok yakın zamanda "Perdeler"i çıkarmış olmama rağmen konser dahil hiçbir şey yapmadım, yapamadım. Sadece markete gitmek için evden çıkıyordum."
Bir süre sonra kendini toparlamayı başaran Şebnem Ferah gitarını eline alıp yeniden müzik yapmaya başladı ve o dönemde yaptıklarını "15 Mayıs 2003" günü çıkardığı "KELİMELER YETSE" albümünde topladı. Bu albümle birlikte yeni bir dönüş yapan Şebnem Ferah kendisini yeni bir temponun içine attı. Röportajlar, TV programları, konserler derken yoğun bir dönemin ardından 5. albümünün çalışmalarına başladı.
Sessiz sedasız geçen 1 yılın sonunda Şebnem Ferah 5 Temmuz 2005 gününde yeni şarkılarıyla sevenlerine merhaba dedi. 5. albümü olan "CAN KIRIKLARI" ile bu kez daha sert bir soundla çıktı karşımıza ve her albümünde olduğu gibi büyük başarılara imza attı. Bu albümle birlikte bir çok konser turnesine çıktı Şebnem Ferah.
Şebnem Ferah'ın sevenlerine son armağanı ise 10 Mart 2007 günü Bostancı Gösteri Merkezi'nde Orhan Şanlıel'in şefliğindeki senfoni orkestrası ile birlikte verdiği senfonik konseri içinde barındıran "İSTANBUL SYMPHONIC PROJECT" isimli DVD albümü. Şebnem Ferah'ın bu albümü yüz binlerce satıyor ve yine büyük bir başarıya imza atıyor.
Şebnem Ferah'ın 10 yıllık solo geçmişinde onu hiçbir koşulda yalnız bırakmayıp başarılarına birlikte imza attığı 5 grup arkadaşı daha var. Bass gitarda Volvox döneminden beri yanında olan "Buket DORAN", Elektro gitarda "Metin TÜRKCAN", Davulda "Aykan İLKAN", Klavyede "Ozan TÜGEN" ve geri vokalde 2003 yılından beri birlikte çalıştığı Ozan Tügen'in kardeşi "Ceren TÜGEN AKYILDIZ".
Şebnem Ferah'a albümlerinin yanı sıra, kimi sanatçılara geri vokalleriyle, kimi sanatçılarla yaptığı düetlerle, bir çok film ve reklam müziklerinde de rastlamak mümkün. Ayrıca çok göz önünde yapmasa da birçok yardım kampanyalarında da..
Volvox dönemiyle birlikte 20 yıl boyunca biz dinleyicilerine hiçbir şey vaat etmedi. Tek yaptığı sevdiği işi yapmak, kendi olmaktı. Her zaman samimiyeti ve o kusursuz sesiyle göz doldurdu. Yaşadığı sıkıntıları, mutlulukları, kızgınlığını, sevgisini, aşkını, tüm duygularını tüm samimiyetiyle bir dostuyla paylaşırmışçasına, şarkıları aracılığıyla paylaştı bizimle..